BARIŞ DERKEN SAVAŞ İLAN ETMEK
Gündem
Yayın: 13 May 2025 - Tuesday - Güncelleme: 13.05.2025 08:00:00
Editör -
VEYSEL DAYI
Okuma Süresi: 7 dk.


Önce Atatürk'ün, Gençliğe Hitabesi 'ne bir bakalım, neler demiş.
"Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini, düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok nâmusait bir mahiyetde tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyaya emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şeraitten dahi elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerini siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!".
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini, düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok nâmusait bir mahiyetde tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyaya emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şeraitten dahi elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerini siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!".
Sanki iki ülke arasında savaş yapılmış da sulh ilan edilmiş bir görüntü yayılıyor ve bunu yapanlar, "Barış derken savaş ilan ediyorlar".
Sevr'i yırtıp atanlara, Lozan'ı yapanlara kinlerini açıkça kusanlar yapıyor bunu.
Aylardır, meşgul edilen kamuoyuna yeni bir gündem malzemesi sunuluyor ve "hainden kahraman yaratılmaya çalışılıyor"
Ulus devlete karşı açtıkları bayrağın, sanki göndere çekilmiş olduğunu rüyası içinde bir devletmiş gibi barış masalları okuyorlar.
Onlara göre, eli kanlı terör örgütü başarıya ulaşmış, Türkiye Cumhuriyeti yenilmiş gibi bir zafer gösterisi yapıyorlar.
Lozan diyorlar, 1924 Anayasası diyorlar,soykırım diyorlar, 100 yıllık eziyet diyorlar. Eşit yurttaşlık, demokratik cumhuriyet tezlerini, federalizm aşklarını milletin gözünün içine baka baka dillendiriyorlar.
Sanki, sadece ülkemizin o coğrafyasındaki insanların sorunu olduğunu utanmadan insanların beynine sokmak istiyorlar. Onu da Kürt olmalarına bağlıyorlar.
Türk-Kürt kardeştir diyen bir ulusumuz var. Ne yazık ki, bu çulsuzların istismarları ile o bölgedeki insanlarımız oyuna geliyorlar.
İstanbul'daki, Yozgat'taki, Zonguldak'taki, Karabük'teki, kısacası ülke genelindeki tüm insanlarımızın sorunu yokmuş gibi bir algının peşine düşüyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar, o bölge bu bölge ayırmadan herkesi eşit olarak nitelendirmiş ve bir yaşam sunmuş yüce insanlardır.
Çocuklar okusun diye yapılan okulları, insanlar çalışsın diye yapılan üretim evlerini, köylü rahat ulaşım sağlasın diye yol yapan dozerleri yakanlar, yıkanlar sanki bunlar değilmişler gibi zeytin yağı gibi üstte çıkıyorlar.
İşe girmede, okula gitmede, ticaret yapmada, keyifli yaşam sürmede her türlü olanağı kullananlar, Zonguldak'ın, Karabük'ün gençlerinin işsizlik sorununu göz ardı ediyorlar.
Karayollarında batı halen sorun yaşarken, bu beyzadeler kaymak gibi yollardan yararlanıyorlar.
Cumhuriyet'in kuruluşu ile birlikte, ülke genelinde başlatılan kalkınma hamlesindeki dengeli dağıtımı hiç görmüyorlar.
Osmanlının ihmal ettiği bölgede, Cumhuriyet'in yaptıklarını başlarının üstlerine koymaları gerekenler, ne yazık ki, nankörlük yapıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti'ni asimilasyon yapmakla suçluyorlar.
Bunları yaparken, kendilerinin kundaktaki Kürt Bebelerini öldürdüklerinden hiç söz etmiyorlar.
Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış Kürtlerin, gittikleri yerlerde Türklerle entegre olduklarını görmüyorlar. Öyle olmasa, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde, ticaret, sanayi, eğlence sektörlerinde Kürtler egemen olabilir miydi diye düşünmüyorlar.
Dün bu kalkışmaların arkasında İngiliz Emperyalizmi vardı. Bugün de Katil l Amerika var.
İpleri Türkiye'yi güçsüz düşürmek isteyenlerin elinde. Tam bir piyonlar.
Amaç, sorun sıkıntı da değil bölücülüklerde. Bunu görmeyen yöneticilerimize yazıklar olsun.
50 yıla yakın bir süredir Türkiye'nin trilyonlarca lira kaynağını boşa akıtan, 50 bine yakın insanımızın ölümüne neden olan hain APO'dan kahraman yaratmak ancak geri zekalıların işidir.
Açıklanan bildiri ile Sevr'e özlem duyulduğu açık açık ilan ediliyor. Türkiye'nin tapusu Lozan'a lanet okunuyor. Soykırım, asimilasyon hikâyeleri anlatılıyor. Elbette bunun ardında da Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yatıyor.
İki baldırı çıplak Türkiye Cumhuriyeti'ne diz çöktürdü havasında zafer ilan ediyor.
Peki, bunlar bu gücü ve cesareti nereden alıyorlar?
Bitmiş bir terör, bu dönemde azmışa, bu yolun kapısını Özal açmışsa, insanlarımızın birazcık düşünmelerinde yarar vardır.
Eğer, açıklanan bildiriyi devletimizi yönetenler daha önceden görüp de izin verdilerse, iki kez düşünmekte yarar vardır.
Yıllarca tabanını diri tutmak için düşman gösterdiklerine barış çubuğu uzatanları da tarih yazacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana iki düşmanı vardır, gericiler ve bölücüler.
İkisi de hayallerine ulaşamayacaklarını bildikleri halde, devleti zayıflatmak için sömürgecilerle iş birliği yapmaktan kaçınmıyorlar. Zaman zaman zafer ilan etseler de hep yenilen oluyorlar.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli sağlam atılmıştır.
Emperyalistler, Türkiye Cumhuriyeti'nin Misak-i Milli ülküsünü yenememenin hıncını, böyle gerici ve bölücü unsurları sahaya sürerek almak çabasındadırlar.
Biz, yedi düveli 100 yıl önce yendik. Her ne kadar basiretsiz yöneticiler tarafından yönetilsek de mayamız sağlamdır. Yine, yeneriz
İç ve dış işbirlikçiler Kurtuluş Savaşımızda başarıya ulaşamadıkları gibi, günümüzde de yaşayacakları budur.
Türkiye'nin ulus devlet anlayışı, üniter yapısı ve Misak-i Milli gerçeği bunun böyle olacağını gösteriyor.
Bu yaşananlar da devletin hafızasına kazınmaktadır. Bu belleği silmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Büyük Atatürk, ne yapmamız gerektiğini, yukarıya aldığımız Gençliğe Hitabesinde bize göstermiştir.
Atatürk, rehberimizdir ve bizi aydınlatmaya devam edecektir.
Amaç, barış değil, ülkeyi bölüp, parçalamaktadır. Türk Ulusu bu oyuna gelmeyecektir.
Bu platonik aşk ise karakolda bitecektir.
Yorumlar (0)