Çarpan – Çırpan: 20 Yıl Sonra Aynı Karanlık
Osman Semih Gülen’e Saygıyla
Bazı kelimeler vardır, üzerinden kaç yıl geçerse geçsin, eskimez.
Çünkü yazıldığı günün fotoğrafı değil, insanlığın değişmez çığlığıdır onlar.
Osman Semih Gülen’in 2004 yılında yazdığı "Çarpan – Çırpan" tam da böyle bir şiirdi.... Ve ne acıdır ki, 2025 yılında dönüp baktığımızda, o kelimeler olduğu gibi yerinde duruyor. Ne değişen bir dünya var, ne de değişen bir insanlık…
“Ar damarı çatlayan bir dünyanın kurtulması için savaşanlar hâlâ tek tek düşüyor. / Çamur deryası yaratıyor dev güçler / İçinde kadınlar, çocuklar boğuluyor da, komşusu aç yatan bizden değildir diyemiyor”
Yeryüzündeki yolsuzluk, ahlaksızlık ve namussuzluk, o yıllarda sadece buğu olup yükseliyordu belki ama artık maalesef içimize işleyen, ciğerlerimizi kaplayan bir sis bulutu oluştu…
Adına vurdum duymazlık deniyor….
İşte, O zehir o gün ağır ağır sızarken, bugün kanımıza karıştı. Bir zamanlar "adam sen mi kurtaracaksın?" diye alay edilenler artık ortada bile yok. Çünkü "kurtarmak" kelimesi bile sahipsiz kaldı….
Şiir ki ne şiir… “şimdilik öldürmüyor zehir, önce yer ediyor / Virüs ağır ağır zehirlemek istiyor,” Dünya kararmaya devam ediyor. Çamur deryası büyüyor. Ve en acısı, o çamurun içinde boğulanları görmek bile artık kimseyi durdurmuyor.
2004'te "Komşusu aç yatan bizden değildir" diyenler dönüp bakmaz olmuştu.!
2025’te artık komşunun açlığını bile fark edemiyoruz.
Vicdanlarımızı kaybettik. Bir zamanlar kokusunu içimize çektiğimiz kıpkırmızı güllerin yerini yalancı kırmızılıklar, kokusuz plastik gerçeklikler aldı. O gün, yapay güzelliklere boyun eğdiğimize yanarken, bugün sahte olana "gerçek" diyoruz.
Senin 2004’te haykırdığın gibi, değişiyoruz be ağabey..
Ama ne yazık ki değişim, suyun kendini temizlemesi gibi değil. O çevrimsel hareket içinde su, ne kadar kirlenirse kirlensin, temizlenmeyi başarır.
İnsan ki ; İnsan değiştikçe daha fazla kirleniyor. Çünkü çarpanlar ve çırpanlar artık sadece kötülüğü büyütmekle kalmıyor, iyiliği de unutturuyor.
Osman Semih Gülen, belki bu yazıyı okuduğunda o günkü kaleminin, bugün hâlâ dipdiri olduğunu bir kez daha görecek.
Lakin bu, onu mutlu eder mi, yoksa yüreğinde koca bir hüzün mü oluşturur, onu da yalnızca kendisi ifade edebilir...
Bizim bildiğimiz tek şey, bizi uyandırmak isteyen sesler sustukça, biz de sustukça, çamur deryasının artık bir kıyısı bile kalmayacak.