DEMOKLASİN KILICI VE KİBAR SANSÜR ÖRGÜTÜ

Gündem Yayın: 30 Ocak 2025 - Perşembe - Güncelleme: 30.01.2025 16:21:00
Editör - VEYSEL DAYI
Okuma Süresi: 6 dk.
Takip EtGoogle News
Batı ülkelerinde faşizmin hüküm sürdüğü yıllarda Türkiye, büyük bir atılımla demokrasiye geçiş yaptı. Kansız, çatışmasız ve örnek bir şekilde. Mimarı, Kurtuluş Savaşı’mızın kahramanlarından  İsmet İnönü idi.
Çok partili sisteme geçilince,  uygulamaya konulan ilk işlerden bir tanesi, basın ve ifade özgürlüğüne ket vuracak çalışmalar oldu.
Halkın, teveccühü ile iktidara gelen DP, muhalefete hiç tahammül edemedi.
Kendi listelerinden seçilip, gidişatı uygun görmedikleri için ayrılan milletvekilleri başta olmak üzere basınla uğraşmaya başladı.
Basının sesini kesmek için akla hayale gelmeyecek baskıları ortaya koydu.
Bu dönemde, ortaya “besleme basın” denilen gazetecilik türü çıktı.
İktidar kendi borazanını çalan gazetelere ayrıcalıklar ve imtiyazlar sağlayarak, muhalefet yapan gazeteler karşısında güçlü hale getirmeye çalıştı. O dönemler, gazetelere  verilen resmi ilanların dağıtımı haksız, adaletsiz bir şekilde besleme tabir edilen gazetelere aktarılırken, muhalif gazetelerin ilanları kesildi. Kağıt tahsisinde besleme basın kollanırken, muhalif basının kağıtları kısıtlandı ve sesleri kesilmeye çalışıldı.
Bunlar yetmedi, bu kez de  iktidar karşıtı yazı ve haber yapan gazeteler, bazen süreli bazen süresiz kapatıldı, mühürlendi. Bunlar da yetmedi, bu kez milletvekilleri ve gazeteciler haklarında uyduruk davalar açıldı. Bağımsız olmayan yargı, muhalefet yapanlara bol bol ceza verdi. Gazeteciler  hapislere tıkıldı. Bol bol gazeteci konuk eden Ulucanlar Cezaevi, bu nedenle dünya çapında ün kazandı. Ulucanlar Cezaevi’nde gazeteciler için Hilton Koğuşu yapıldı.
Hilton Koğuşundan ünlü gazeteciler geldiler geçtiler. MP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı da Hilton Koğuşu’nun konuklarındandı. Nazım Hikmet, Cüneyt Arcayürek, Fakir Başkurt, Metin Toker ve Bülent Ecevit
 İlk akla gelen isimler, bu konuda. Ancak, Hilton’a konuk olanları yazmaya kalksak sayfalar yetmez. İktidar  baskıyla gazetecileri susturacağını sanıyordu çünkü.
İktidarın bir darbe ile uzaklaştırılmasından sonra gelen yönetim bu aksaklıkları gidermek için çeşitli uygulamaları ortaya koyarak, haksızlıkların giderilmesi yolunda çaba gösterdi. Bunlardan bir tanesi, gazetelere verilen resmi  ilanlarla ilgiliydi
Resmi ilanların daha hatça dağıtılması için de  Basın İlan Kurumu kuruldu. Bu kurum, resmi ilanları belli kıstaslarla gazetelere dağıtma işlevini üstlendi. 1961 yılında kurulan Basın İlan Kurumu, ilanları hakka, hukuka uygun olarak dağıtma amacını taşıyordu. Yine aynı yıl çalıştıranlarla çalışan gazeteciler arasında yeni haklar getiren 212 Sayılı Fikir İşçileri Yasası çıkarıldı. Bu iki yasa ile gazeteciler, basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğünü yaşar hale geldiler.
Uzun süre bu iki yasayla oynanmadı. Ülkede, her alanda olduğu gibi, basın alanında da özgürlükler yaşandı. 12 Mart ve 12 Eylül’de akamete uğrasalar da,  özlerinde değişiklik olmadı.
İnönü, Demirel, Özal ve Ecevit Hükümetleri, basına hep hoşgörülü yaklaştılar. Gazeteciler, bu isimlerin dönemlerinde en  parlak günlerini yaşadılar. İstedikleri gibi, eleştiriler, istedikleri gibi yazdılar. Hem liderler hem de siyaset hiçbir şey demedi. Öyle ki, bir başbakanın yeğeni hakkında olmadık şeyler yazıldı, iddialarda bulunuldu. Kimse, gazetecilere dava açmayı aklına getirmedi.
Bugün, içinde bulunduğumuz ortam, 1960’lı yıllardan daha kötü ve beter durumdadır. Basın  yine özgürlüklerinden yoksun bir şekilde kamuyu bilgilendirme görevini yapmaya çalışıyor. Özgürlükler, kısıtlanıyor. Gazeteciler, sanatçılar gecenin üçünde, beşinde evlerinden alınıyor, gözaltına konuluyor, tutuklanıyor. Türkiye, cezaevindeki gazeteci sayısı bakımından dünyanın ikinci ülkesi olma ayıbını yaşıyor.
Anayasa tarafından güvence altına alınan basın ve düşünce özgürlüğü çeşitli şekillerde kısıtlanıyor.
Yukarıda sözünü ettiğimiz Basın İlan Kurumu da, bunun bir parçası haline geliyor. Bu dönemde, şubesi olan valiliklerden  yerel gazetelere resmi ilan dağıtımı alınarak, merkezileştirildi. Şimdi, her şey Ankara’dan yapılıyor. Basın İlan Kurumu, yerel  gazetelerin ilanlarından resmen haraç alıyor. Bir ilanın bedelinin %15’ne el koyuyor ve yerel gazetelere de çeşitli yaptırımlar uyguluyor.
Bu  Basın İlan Kurumu, tek gelirleri resmi ilan olan yerel gazetelere öyle baskılar yapıyor  ki, yerlerinden kıpırdayamıyorlar yerel gazeteler.. Yani, Demokles’in Kılıcı gibi başlarından sarkıyor, gizli bir sansür kurumu olarak işlev yapıyor. Halkın bilgilendirilmesi hakkının önünde set oluyor.
İktidar aleyhine yazı yazan gazetecileri susturmak için elinden geleni yapıyor.. Yerine göre, gazete patronlarını  kibar bir şekilde uyarıyor. Falan, yazılarını yumuşatsın, feşmekân yazmasın demeye getiriyor.
Tarih tekerrürden ibarettir derler. Bunlar tarihten de ders almıyorlar.
Dün besleme basın vardı, bugün de iktidarın bol bol ihale  ve teşvik verdiği yandaş basın var. Sadece şekil değiştirmiş bir şekilde.
Dünün Ulucanlar Cezaevi’nin yerini de bugünlerde Silivri  Cezaevi alıyor. Tek fark, Silivri’de Hilton Koğuşu yok, bol bol hücre var
 
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.