EL ALEM NE DER PSİKOLOJİSİ


Merhaba değerli dostlar bu hafta sizlerden gelen talep üzerine el alem ne der üzerine bir yazı kaleme almak istedim. Bilindiği üzere en sık karşılaştığımız konulardan biri onay alma ihtiyacı ve başkalarını mutlu edersem bende mutlu olurum psikolojisi .İşte bugün bu yazımda bunlardan bahsetmek istiyorum.
Toplum, bireylerin hayatında derin ve karmaşık izler bırakan güçlü bir etkendir. Özellikle toplumumuzda "elalem ne der" anlayışı, bireylerin davranışlarını, kararlarını ve hatta düşüncelerini şekillendiren görünmez bir rehber gibidir. Bu psikoloji, bireylerin kendi iç seslerinden uzaklaşıp, çevrelerinin yargılarına göre hareket etmelerine neden olur. Oysa ne güzel demiş filozof Epiktetos: "Başkalarının fikirleriyle kendine eziyet etmek, kendi zincirlerini örmek gibidir."
"Elalem ne der" psikolojisinin kökleri, kültürel, sosyal ve psikolojik nedenlere dayanır. Bu kültürle büyüyen bireyler, çocukluktan itibaren toplumsal normlara uyma, ailesinin veya çevresinin onayını kazanma çabası içinde yetişirler. Bu, kimi zaman bireyin kendi öz benliğini keşfetmesini engeller.
Bu psikolojinin sonuçları, bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Karar alırken sürekli başkalarının ne düşüneceğini sorgulayan bir zihin, kendi mutluluğunu ikinci plana iter. Bir yandan toplumun beklentilerine uygun bir hayat yaşamaya çalışırken, diğer yandan içsel bir boşlukla karşılaşmak mümkündür. Friedrich Nietzsche bu durumu şöyle dile getirir: "Sürüden biri olmak kolaydır, ama kendi yolunda yürüyenlerin hikayesi daima daha zordur."
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Tarih boyunca, toplumun birey üzerindeki etkisi her zaman güçlü olmuştur. Bu etki, bireyin davranışlarının, düşüncelerinin ve hatta duygularının şekillenmesine neden olur. Ancak bazı durumlarda, toplumsal baskı o kadar güçlüdür ki, birey kendi benliğinden uzaklaşır. Şems-i Tebrizi'nin bir sözü bu durumu ne güzel anlatır: "Dışarıdan bakıldığında hoş görünmek için ömrünü harcayanlar, sonunda içlerinde koca bir boşluk bırakır."
"Elalem ne der" düşüncesi, bireyin hayatını etkileyen birçok sonucu beraberinde getirir. Bu psikolojiyi yoğun bir şekilde yaşayan kişiler, sürekli bir kaygı hali içinde olabilir. Toplumun beklentileriyle uyum sağlama çabası, bireyin özgüvenini zedeler ve bazen ciddi psikolojik sorunlara yol açar. Bu durumda birey kendisini sürekli bir "performans" sergiliyormuş gibi hissedebilir.
Peki, birey bu psikolojiden nasıl kurtulabilir? İlk adım, bireyin kendisini tanıması ve kendi değerlerine sıkı sıkıya bağlanmasıdır. Kendi ihtiyaçlarına, hayallerine ve hedeflerine odaklanmak, toplumsal baskının etkisini azaltabilir. Aynı zamanda farkındalık geliştirmek ve özgüven kazanmak da birey için önemli birer adımdır. Aynı zamanda, bireyin çevresindeki destek mekanizmalarını kullanması önemlidir. Güçlü bir sosyal destek ağı, bireyin kendine olan güvenini artırabilir. Gerekirse profesyonel yardım almak, bu baskıyı aşmada önemli bir adım olabilir. Carl Rogers'ın bir sözü, bireyin kendi değerini fark etmesini vurgular: "Kendi değerini kabul etmek, özgürlüğe atılan ilk adımdır."
Sonuç olarak, "elalem ne der" psikolojisi güçlü bir toplumsal etkidir. Ancak birey, kendi gücünü fark ettiğinde ve kendi içsel sesini dinlemeye başladığında bu psikolojiden sıyrılabilir. Hayat, başkalarının ne dediğinden çok, bireyin kendi mutluluğu ve tatmini üzerine kuruludur.