İçimizdeki Büyümeyen Çocuk: Masumiyetin ve Merakın Sesi
Merhaba değerli dostlar.Bu hafta size aslında herkesin içinde var olan ve var olmasına gerek olan o yaramaz çocuktan bahsetmek istiyorum. Ben 1980’li yılları doyasıya yaşamış biri olarak o yılların güzelliğini,saflığını, dostlukların samimi olduğu ,komşuların kapıyı hep açık bıraktığı, herşeyin doğal ve sade olanını yediğimiz o güzelim yıllardan bana kalan en güzel şey içimde büyümeyen o çocuk. Her birimizin içinde asla tamamen büyümeyen bir çocuk vardır. Yaş aldıkça olgunlaşsak da bu çocuk hala içimizde yaşar ve bize masumiyet, merak ve saf bir sevinç duygusu getirir. Bu içimizdeki büyümeyen çocuk hayatın karmaşıklıkları arasında bizi dengelemeye ve yaşamı daha renkli hale getirmeye yardımcı olur.
Çocukların en belirgin özelliklerinden biri, dünyaya olan bitmek bilmeyen meraklarıdır. Her yeni gün onlar için keşfedilecek yeni bir macera, öğrenilecek yeni bir şey demektir. Biz yetişkinler de içimizdeki çocuğun merakını koruyarak, hayatın sıradan anlarına bile heyecan katabiliriz. Hayal gücü ise bu çocuğun en büyük hazinesidir. Gerçeklikle hayal gücünü harmanlayarak, yaratıcı çözümler bulabilir ve monotonluktan kaçınabiliriz.
Peki, içimizdeki çocuğu nasıl besleriz? Öncelikle, ona kulak vermeliyiz. İçimizdeki çocuğun sesini duymak ve onun ihtiyaçlarını anlamak, daha dengeli ve mutlu bir yaşamın anahtarıdır. Kendimize zaman ayırmak, hobilerimize ve ilgi alanlarımıza yönelmek, bu çocuğu beslemenin en güzel yollarından biridir.
Çocuklar, sevgi dolu kalpleri ve saf duygularıyla tanınırlar. Onlar için dünya, kötülüklerden uzak ve sevginin hüküm sürdüğü bir yerdir. İçimizdeki çocuk bize bu saf sevgi ve masumiyet duygusunu hatırlatarak başkalarına karşı daha empatik ve anlayışlı olmamızı sağlar. Sevgi dolu bir bakış açısıyla ilişkilerimizi güçlendirebilir ve daha mutlu bir yaşam sürebiliriz.
İçimizdeki büyümeyen o çocuk hayatın getirdiği tüm zorluklara rağmen bize umut, sevinç ve merak duygusu aşılar. Onunla barışık yaşamak bizi daha mutlu ve tatmin olmuş bireyler yapar. İçimizdeki çocuğun sesine kulak vermek ve onu yaşatmak hayatımızın her anını daha değerli kılar. İçimizdeki çocuk yetişkin kimliğimizle uyum içinde yaşamalıdır. Zorluklarla başa çıkarken, kararlar alırken ve hayatın sorumluluklarını yerine getirirken içimizdeki çocuğun sesini duymak bize denge sağlar. Bu denge hem profesyonel hem de kişisel yaşamımızda daha başarılı ve mutlu olmamıza yardımcı olur.
İçimizdeki o masum çocuk hiç büyümesin ama olgunlaşsın. Tatlansın. Güzellşessin. Kendi iyiliğimiz mutlu geleceğimiz için hep bizimle olsun. Böylece şu kısacık hayatın bir anlamı ve değeri olsun.
Düşünün serçe parmağını çarpınca yada yerde düşüp dizi çok az bir şey kanayınca bile çocuk gibi
üzülmeyen var mı aramızda?