KALKIŞ SANDIĞIMIZ DÜŞÜŞLER...

VEYSEL DAYI
dayiveysel@gmail.com - 0 543 774 19 33Her düşüşümüzün ardından bir iç güdüyle ayağa kalkmaya çalışırız. İçimizde bir ses sürekli fısıldar: “Kalk, devam et, güçlüsün.” Ve biz de inanırız buna. Güçlü olmak, dayanmak, hayata rağmen ayakta kalmak... Ne yüce bir unvan gibi gelir kulağa.
Ama bazen bir gerçekle yüzleşmemiz gerekir; Her ayağa kalkış, bir kalkış değildir. Bazı yaralar vardır ki, içten içe çürütür insanı. Ve biz, bunu çoğu zaman çok geç fark ederiz. Çünkü o düşüş anlarında sadece kendimizi düşünürüz. Sadece bizim canımız yandı sanırız, sadece biz yıkıldık zannederiz. Oysa biz yere çakılırken, başkalarının üzerine de düşeriz.
Düştüğümüz anda birinin hayatını sekteye uğratırız. Belki bir çocuğun güvenini kırarız farkında olmadan, belki bir kadının umutlarını, bir annenin duasını... Kimine bir ömür, kimine bir çocukluk borç kalır bizden. O anın telaşıyla, o çöküşün dehşetiyle görmeyiz bile. Ama hayat, her borcu günü gelince tahsil eder.
Kalktım sandığımız her adımda biraz daha uzaklaşırız kendimizden. İçimizde biriken pişmanlıkları başarılarla, suskunlukları gülümsemelerle örteriz. Fakat bastırılan hiçbir şey yok olmaz. Bir gün bir bakışta, bir cümlede, bir şarkıda patlar yüzümüze. Ve o gün, fark ederiz ki: aslında hiç kalkamamışız. Sadece durduğumuz yerde yaşamaya çalışmışız.
Asıl acı da orada başlar. Kalktım dediğiniz her düşüşte, geride bıraktıklarınızla yüzleştiğinizde... Ve o yüzleşme sessiz olur. Kimse size bağırmaz, kimse sizi suçlamaz. Ama bir çocuğun artık size inanmayan bakışı, bir dostun sessiz uzaklığı ya da kendi vicdanınızın geceleri susmayan sesi size her şeyi anlatır.
O yüzden düşerken sadece kendinize değil, çevrenize de dikkat edin. Kalktığınızı zannederken kimleri ezdiğinizi, neleri kaybettiğinizi unutmayın. Çünkü bazı yaralar geçer, ama bazı borçlar zamanla büyür. Ve aslında ayağa kalkışlar, bir ömür süren bir düşüştür aslında.